30 Ekim 2015 Cuma

[OKUMA ETKİNLİĞİ#1] ÖYKÜ ODABAŞ İLE SÖYLEŞİ

Merhaba :) Paluri kitabımızın yazarı Öykü Odabaş ile keyifli bir söyleşi yaptık. Umarız sizde okurken bizim kadar zevk alırsınız ...

1. Öykü Odabaş kimdir?
Öykü Odabaş Kanneci’dir aslında ancak çıkarmak üzere olduğu akademik yayınlar ve romanlar birbirine girmesin diye, romanlarında Öykü Odabaş’ı kullanmaktadır. Neden buna gerek duyduğumu, roman severlerin kalbini kırmadan anlatmaya çalışırsam eğer şu şekilde kaleme getirebilirim; akademik bir çalışma yayınladığımda, romantik maceralarımın baz alınmasını istemedim…
Çoğu insan evladından daha maceraları bir doğum ve şaka gününde dünyaya geldiğim için midir bilmiyorum, tüm yaşantım şaka gibi ilerledi.
Akademik hayatım, 180 derecelik dönüşlerle; senfoni sanatçılığından etnomüzikologluğa, Kelt kültürü ve müziği uzmanlığından mental retardasyonu olan çocukların müzikle eğitimi ile ilgili sistem geliştirip bu sistemi TUBİTAK kapsamında da anlatmaya varana kadar aktif geçti.
Öykü Odabaş, yaptığı hiçbir işi yasak savmak için yapmayan, üstüne aldığı her şeyi, en ince detayına kadar yapabileceği en mükemmel haliyle yapmaya çalışan ve öğrenmekten hiçbir zaman vazgeçmeyen ve hatta öğrenmeye hala aç ve hevesli, nev-i şahsına münhasır bir kişidir.
2. Yazmaya nasıl karar verdiniz?
Ne zaman sorusu burada çok önemli aslında… İlk çalışmalarım ilkokulda şiirlerle başladı. Buradaki en büyük etken annem ve babamdı. Babamın günlük tutmam konusundaki yönlendirmesi ile ilkokulun son sınıflarında Montaigne ve Denemeler’i ile tanıştım. Deneme nedir, nasıl yazılır her şeyi o zaman ki ansiklopedilerden öğrendikten sonra asıl sihirli cümleyi babam söyledi.
“Her iyi yazar, yazı hayatına önce denemeler yazarak başlar.”
Tabii ki kâğıt ve kalemi kaptığım gibi olur olmaz her şey hakkında bir sürü deneme yazdım ama ortaokul sıralarında ki sanırım şu anda altıncı sınıfa tekabül ediyor; bu denemler bana yetmemeye başladı. Dizi ve film izlemeyi çok severdim ancak dünya klasiklerinde, günümüze ait tat bulamamak beni arayışlara sokmuştu. Ve Sır sersinin ilk halini; o aralar eve yeni gelmiş bilgisayarda, yaklaşık kırk beş sayfa olarak yazdım. Gerçi konu, mevcut SIR sersiyle çok alakasız gözüküyordu ama çoklu karakter ve aksiyon temeli aynıydı.
Aradaki yazma maceramı çok da fazla anlatmaya gerek yok çünkü her daim sadece kendime yazdım. Ta ki Wattpad’le tanışıncaya kadar.
Kendi kendime dedim ki ben de yazıyorum. Hadi yayınlayayım bakalım neler olacak…  Ve sanırım şu anda olanlar aşağı yukarı ortada. Yine de mükemmeliyetçilik anlayışına çok uzak gibi dursa da ortaya çıkardığım kurgular; kendi kendimle yarışımda her bir kurgum, anlatım, araştırma ve içerik olarak bir öncekinden çok daha başarılı oluyor.
3. Wattpad hakkındaki görüşleriniz nedir?
Wattpad’in, popüler Türk edebiyatı için büyük bir şans olduğunu düşünüyordum. Bundan üç sene evvel, insanlar editörlere kitaplarını belli formatlarda yollar ve senelerce cevap gelmesini beklerlerdi. Oysa şimdi yazabilen yazamayan herkesin kitabını basmak için hevesli pek çok yayınevi var ve bunun sebebi tabii ki Wattpad.
Bunun dışında, interaktif yazımda, okurlardan gelen anlık tepkiler de, bizim gibi henüz gelişme aşamasında olan yazarlar için bence çok önemli çünkü raf okurunun geri dönüşleri ya her zaman görülmüyor ya da genellikle geri dönüş olmuyor. Wattpad, bu açıdan bir cennet.
4.Yazarken neleri dikkate alırsınız?
Her şeyi…
Aktif olarak yazmaya ve kitaplarım okunmaya başladıktan sonra bir kurgu ilhamına boğulunca, aklıma gelen yeni kurguları unutmamak adına defterler tutmaya başladım. Paluri Ar Si Ar Ma dâhil, yaklaşık bir senedir oluşturduğum her kurguma bir outline hazırlıyorum.
Ve bu outline için gerekli olan tüm araştırmayı da kurguya başlamadan önce hazırlıyorum.  Karakterlerim için seçtiğim meslekler, okullar ya da iş hayatlarında karşılarına çıkan bürokratik sorunların hepsi gerçek mevzuata göre işleniyor.  Bunu dışında zamanlamalara özellikle dikkat ediyorum. Misal kitaplarımda tarihler göremeseniz de, outline’ımda her bir adımın gün, ay ve yıl olarak net tarihleri mevcut. Olayların akışı ve gelişmesi, bölüm süresince anlatılacak sahnelerin güne vurumu hesaplanarak bu tarihler oluşturuluyor.
Ek olarak farklı ülkelerde geçen kurgularımda, kurgunun geçtiği ülkeye ait yasalar, popüler kültür yemekleri, geleneksel kültür detaylarına varana kadar araştırıp, teknik olarak hataya yer bırakmamaya özen gösteriyorum.
Fakat hepsinden önemli olan şey, özellikle kurgularımı okuyan gençleri, geleneksel toplum ahlakına aykırı şekilde yönlendirmemeye özen gösterecek ya da geleneksel tutum içerisinde uygun görülmeyecek bir davranış olsa bile, olayın gelişimine sebep olacak şartların özellikli olmasına dikkat ederek yazıyorum.
 Kendi hassasiyetlerime özen gösterilmesini istediğim gibi, herkesin hassasiyetine özen göstermeye çalışırken, önemli olanın insan olabilmek, kişileri din dil ırk ya da cinsel tercihlerinden ziyade nasıl insanlar olduklarıyla ilgili değerlendirmek gerektiğini düşünerek karakterlerimi oluşturuyorum.

4. Paluri Ar Si Ar Ma’nın kurgusu nasıl aklınıza geldi?
Biraz komik bir hikâye bu aslında ve kesinlikle Arya ve Ateş’in çılgınlığına uygun…
Elimde bir mafya kurgusu vardı; outline’ı hazır ve yazılmayı bekliyordu. Bunun dışında elimde bir de genç bir müzisyen kızla ilgili bir kurgu vardı yine outline’ı hazır, ancak onun da esas oğlanı yoktu. İki kurguyu karşıma aldığımda ortak çok özellik olduğunu gördüğümde birden kurguları birleştiriverdim.
Yani işin aslı, Sadri Baba, Salih Reis, Metin, Selda, Mustafa, Özge ve Merve; her iki farklı kurgunun yan karakterleriyken bir kitabın içine toplanmış oldu.  Memet Ali ise tamamen spontane gelişti.
5. Karakterlerinizi nasıl kurgularsınız? Size ilham veren birileri var mı?
Karakterleri kurgulamak işiyle başlamıyorum aslında. Önce tek bir sahne başlıyor kafamda. Mesela otobüste giderken, çok zengin bir adam, başına gelen bir iki iş yüzünden otobüse binmek zorunda kalmış olsa, gibi bir cümleyle başlıyorum. Sonra bu cümle bir sahneye dönüşüyor. Sahneye dönüşürken de o sahnedeki esas karakterlerin kişilikleri kendini belli etmiş oluyor.  Sonrasında, daha evvel anlattığım gibi meslekleri, hobileri, fobileriyle ilgili  karakteristik özelliklerini belirleyici noktalar üstünde çalışıyorum.
6. Paluri Ar Si Ar Ma için keşke dediğiniz bir durum var mı?
Son okumada herkesin gözünden kaçan ve hatta şu anda bu söyleşiyi yayınlayan bloggerlardan ikisinin yakalayıp yakalamadığını bilmediğim, birinin ise yakaladığını kendisinden öğrendiğim bir kurgu hatası var. Kasım ayında çıkacak 4. Ve 5. baskıda düzeltemeyeceğim sanırım ama 6. baskı itibariyle düzelteceğim onu da.
7. Paluri Ar Si Ar Ma’yı bir de sizden dinlemek istesek?
Kargaya yavrusu kuzgun görünürmüş diyerek başlayayım.
Paluri Ar Si Ar Ma, yazım dili olarak Sır serisinden sonra fark edilir şekilde biraz daha psikolojik dramı iyi yansıttığımı düşündüğüm bir çalışma oldu.
Ancak her kitabımda olduğu gibi, aşkın gelişmesi sürecinin ağırlığına olan tahammülsüzlüğüm yine kendini gösterdi ve doğal olarak çiftlerimizin birbirilerini bulması çok da uzun sürmedi.
Mizahın bol olduğu bölümleri yazarken bazen kahkahalarla güldüğüm doğrudur ancak işin açıkçası, Paluri Ar Si Ar Ma’da asıl mesleğim olan müzisyenliğime hem dem vurup hem de teknik olmaktan kaçınmak için çok uğraştım.  Bu yüzden, senfonik müzik açısından pek çok kitapta denk gelinemeyecek detaylarla süslenirken, bir yanda da Lazca ve Elfçe diyalogları da işleyerek aslında epeyce kendi ilgi alanlarımı yansıtmış bulundum.
Bunu dışında, yan karakterlerin hepsiyle ilgili tadımlık verilen arka plan hikâyeler de aslında başlı başına kurgular olarak aklımda ve kısa zaman da devam olarak karşımıza çıkacaklar.
Benim için Paluri Ar Si Ar Ma, dili sebebiyle kolaylıkla okunabilecekken, genel kültür açısından arada verdiği detaylarla, pek çok okurun ilgisini farklı konulara da çekebilecek bir roman oldu. 
Her kitabımda olduğu gibi en büyük özelliklerinden biri olan psikolojik dramdan mizaha doğru ivmelenen kurgusunda, durakları daha belirgin ve ama geçişleri daha yumuşak olduğu için içime gerçekten sindi.
Ek olarak, yanlış bilmiyorsam popüler Türk edebiyatında yapılmamış bir şey yapıldı ve Burcu Demet’in Zamansız isimli kitabından “Aslan” karakteri, kitabın aksiyon sahneleri için yazar ve yayınevi izniyle misafir olarak geldi ki benzer misafirlikleri bir aksilik olmazsa Sır Serisi’nin devamı olan Aşkın Sırrı’nda da göreceğiz.
Paluri Ar Si Ar Ma, gerek bu misafir karakter olayı, gerekse Lazca ve Elfçe kullanımı ve çoklu karakterlerin işlenişi ile kendi kurgularım arasında, artık imzam sayılan ortak özelliklere rağmen yine de benzersizdi.
 Son olarak…
Uğraşılarınız ve emeğiniz için çok teşekkür ediyorum.  Her bir yorumunuzu ve çalışmalarınızı keyifle izledim.
Hepinizi kocaman öpüyorum J

[OKUMA ETKİNLİĞİ #1] PALURİ Ar Si Ar Ma - ÖYKÜ ODABAŞ II KİTAP YORUMU -KALEMZEN

Etkinliğimizin bitmesine bir gün kalmışken ben de kendi yorumumu buraya bırakayım istedim. Bilmem tanır mısınız? Dilber hala misali, beğenen alııır beğenmeyen bırakır kaçar... Alınmaca gücenmece sonra dertlenip ahlanmaca vahlanmaca yok. Hazır mıyız?

Öncelikle, yazarın okuduğum ilk kitabı olduğunu belirterek başlamak istiyorum. Kitap eğlenceli. Gülüyor musun? Evet.  Fazla kalındığı zaman karakterle hemhal olunuyor mu? Olunuyor. Ağlanılan yerler oldu mu? Oldu. Amma... diyorum bu cümleyi yorumun sonunda okuyacaksınız.



Şimdi isterseniz konusundan birazcık bahsedeyim. Bu kez de benden dinlemiş olun kitabı.

Abi ve kardeş... İkisi de Karadeniz gibi.
Biri denizi kadar coşkun, diğeri yaylaları kadar sakin...
Biri kitaba adını veren, Ateş.
Diğeri ise Gökdeniz.
Bu genç adamlara uygun, iki kadın.
Arya ve Mahru.
Arya müzisyen. Müziği sevdiği ve müzik aletleriyle iyi anlaştığını biliyoruz.
Mahru ise, gencecik bir dalda yetişen açmamış gül goncasıyken hayatın zorlu yollarından geçmek zorunda kalmış ve Gökdenizle karşılaşmış. Hayatının da en iyi gelişmesi, bence. ;)

Bir çok da ana karakter olma potansiyeline sahip yan karakterler var. Mesela, Metin ve Mustafa. Metin'in karısı  Selda. Mesela, Sadri Baba ve Salih Reis. Mahru'nun abisi ve hemşiresi. Mesela, spoil karakter Merve ve öküz koruması. Anladığınız üzere 'havada aşk kokusu var'.

Birbiri içine geçmiş hikayeler, farklı hayatlar, neden ve sonuçtan bağımsız hareketler var.

Spoil vermemek adına nefes bile almadan geldim buraya kadar. Kendimi tebrik ediyorum. Ama alarm verdirerek spoilin dibini vermek istiyorum. Kitapla ilgili bütün detayları anlatmak istiyorum.

Öncelikle, Mahru ve abisi. İki öğrenci. Abisi bazı karanlık bir işe bulaşmış. Evi kurşunlayacak kadar kötü adamlar. Aynı kişiler Mahru'yu çalıştırmayı kafalarına koyuyorlar. Gökdeniz ise, zorla çalıştırılan kadınları tespit etmek için mekana geliyor. Çıkarken de gül gonca Mahru'yu beraberinde götürüyor. Bekaretini teslim alan Gökdeniz de bir şekilde onu kendisiyle evlenmeye ikna eder.

Bu vakitler de ise eve gelen yeni birisi vardır. Erkek kılığına girmiş Arya. Sadri Baba, Arya'nın ailesi öldürüldükten sonra ona kol kanat gerer. Kuzuyu koruması içinse onu kurtun inine sokar.
Bayağı eğlenceli bölümler var bundan sonraki kısımlarda.

Veee... Merve. Kim bu diye soracak olursanız da sizi Paluri'ye davet ediyorum efendim.

O başta ki ama var ya, şimdi onu tamamlayıp kapanışa geçiyorum.
Şu aralar alışılagelmiş aşkın dışında ek hiç bir şey yok benim bulabildiğim. Ekstra tat, 'aha!' tepkisini verdirecek bir kitap değildi bence. Ama okumak isterseniz kitapçılarda ve çok satan listesinde. ;)
Konuşmak isterseniz de adresim belli.
Tekrar görüşebilmek umuduyla, hoşçakalın. :)

28 Ekim 2015 Çarşamba

[OKUMA ETKİNLİĞİ #1] PALURİ Ar Si Ar Ma - ÖYKÜ ODABAŞ II KİTAP YORUMU -LUVİA


Merhaba :D Turumuzun ikinci yorumu da benden geliyor. Katre gibi spoiler vermeden atlatmayı başaramam yalnız benden demesi : D

Öykü Odabaş’ın önceki kitaplarını da okumuş biri olarak Paluri de gösterdiği gelişime bayıldım. Yine bol karakterli eğlence kadar hüzünde barındıran bir kitap olmuş. Konuya kapaktan girecek olursam çift taraflı kapak özelliği bambaşka bir hava katmış. Önünden sıkılırsanız arka kapağına bakabilirsiniz : )  Ayrıca söylemeden geçemeyeceğim kitabın özel üretim beş yüz tanesinin kapak yazısı sarı renk geri kalanlar ise kırmızı renk…


Birde bölüm başı yazıları var ki hepsi ayrı bir felsefik hava vermiş Bazılarını defterime not aldım demeden geçemeyeceğim… Mesela belkide kitabın havasını en güzel anlatan şu satırlar gibi:
Aile; ayaza kalmış minik kalplerin, sıcak bir sarılışla ısıtıldığı; kandan değil, güven ve sadakatten gelen sevgi çemberidir.
Kitap Aryayı biraz tanıtmakla başlıyor ve daha ilk satırlardan içine çekiyor. Tabi ki sadece Aryayla kalınmıyor.  Her Öykü Odabaş kitabı gibi bu kitapta bol karakterli belkide bu sayede çoğu aşk kitabı gibi sıkmıyordur. Kitap karakterleri Arya, Mahru, Ateş, Gökdeniz, Metin, Selda, Mustafa, Sadri baba, Salih Reis, Özge, Merve ( ki tüm ismini söylemeyeceğim),Pinhan, Doğa ve Mehmet Ali. Ki bunları yazarken de unutmadığımı umuyorum :D Kitabın ana karakterleri Arya, Ateş, Mahru ve Gökdeniz olunca onların hikayelerini okuyor, diğer karakterlerin hayatlarından sadece tadımlık alabiliyoruz ki bu da daha da meraklanmamıza sebep oluyor. Hazır yeri gelmişken de yazarın wattpad okurlarını kırmadığının müjdesini vermeden de geçemeyeceğim. Yeni yılda Merve ve Özgenin hayatını anlatan kitabıyla gelecek :D
İçeriğe dönecek olursak; belkide beni bu kitapta en çok etkileyen şey kullandığı dillerdi. Kitabın karakterleri deli dolu ve hakiki karadenizli olurda lazca olmadan olur mu? Ateş ilk başlarda Aryayı delirtmek için kullanılsa da sonra aralarında aşkın dili haline geldi ve bu sahnelere ayrıca bayıldım. İlk fırsatta daha detaylı araştıracağım bir dil oldu benim için : )
“Tolepe-sk’anik ma moğurinams.” (Gözlerin beni öldürü­yor)
“Ne dediğinden gram bir şey anlamıyorum; ama çok güzel söylüyorsun…”
Tabi Ateşin elinde kozu olurda sıkı bir Tolkien hayranı Aryada elfçeyi kullanmaz mı? Tabi bunun sonuçları kitapta saklı…
Gökdeniz ve Mahruya gelirsekte sanırım Gökdeniz tüm saf aşık erkek hayallerimin karakter olmuş hallerinden biriydi. Ateş ve Aryaya göre çok daha sakin bir aşk yaşadılar ki bu sayede aşkın farklı boyutlarınıda görebilmiş olduk. Onların aşkı birbirini yıpratmadan hırlaşmadan olan aşklardandı.
Ateş ve Gökdenizin karıştığı illegal işleri olur da kitapta korumalar, vurulmalar, baskınlar olmadan olur mu? Bu kadar koruma çabası Arya gibi dişli bir hatunla karşılaşınca çabadan öteye gidemiyor tabi. Bol bol aksiyonu sayesinde kitap dahada bir akıcıydı bence.
Beni tek üzen kısım Gökdeniz ve Mahrunun hikayesiydi sanırım. Belkide aşklarının hafif ve durağanlığı sebebiyle idi bilmiyorum ama ağırlık Ateş ve Aryada idi.


Sonuç olarak kitabı kesinlikle öneririm :D Herkese keyifli okumalar…

27 Ekim 2015 Salı

[OKUMA ETKİNLİĞİ #1] PALURİ Ar Si Ar Ma - ÖYKÜ ODABAŞ II KİTAP YORUMU -KATRE







Turun 2. gününden hepinize merhabalar sevgili takipçiler,
Wattpad'in çok okunan yazarlarından Öykü Odabaş'ın, yepyenisi Paluri Ar Si Ar Ma ile sizlerle beraberiz. Umarım bu süreç boyunca bizimle olursunuz ve ilk etkinliğimiz hoşunuza gider. :D
Öncelikle; bu kitapta da, yazarın yayımlanmış diğer kitaplarında ve yayınlanmakta olan hikayelerinde olduğu gibi bol karakter mevzu bahis. Ateş, Gökdeniz, Arya ve Mahru bizim ana karakterlerimiz. Burada denilebilir ki, ama kapakta yalnızca bir kız ve erkek var. Onu da hemen şöyle açıklayayım, kitabımızın adı Lazca'da 'Ateş' anlamına gelen Paluri; ve Ateş kitabımızın en ağır abisi olduğundan haliyle diğer karakterlerden daha baskın. Bunu kitap boyu okurken de fark edeceksiniz, ama buna rağmen ana karakterlerimiz, kitabın devamında bize ailenin gücünü gösterecek bu dört deli fırtına.
Ateş için kitabın en ağır abisi demiştim, ki gerçekten öyle. Ateş legal ve illegal olmak üzere gerek yerüstü gerekse yeraltı piyasada fazlaca söz sahibi birisi. Ateş eğer bir şey olmayacak dediyse o olmayacaktır, keza olmaz da. Olayların başlangıcı da bu noktada gizli. Peki Gökdeniz kim?! O da Ateş'in yadigarı olur ki, canından can parçasıdır...
Arya, konservatuar okuyan ve enstürman olarak piyano çalan güzeller güzeli bir kızdır. Bir gece ailesiyle yemekten dönerken, tabiri caizse taranırlar. Bu vakitten sonra ailesini kaybeden Arya; Sadri Baba'nın himayesine girip, Ateş'in mülkü içerisinde erkek kılığında yaşamaya başlar. Burada sorulabilecek sorulardan birincisi; bu aile neden tarandı, ikincisi; Sadri baba kim, olur muhtemelen. Cevapları şu an ben veremem ama hepsini kitapta bulacağınıza dair garanti verebilirim. Bir başka soru da, Arya'nın yakalanıp yakalanmayacağı olabilir. Elbet yakalacak ama bu noktada işin sırrı sayfalarda gizli. Arya neler yaşadı, nasıl yakalandı? Zannediyorum buraya en uygun alıntı şu olacak: "Bugün karı düzmeye, yarın boncuk dizmeye götürür o deve beni!"
Gelgelelim Mahru'ya... Bu ay yüzlü, masum kıza dikkat edin çünkü Sipahioğlu erkeklerinin vicdanlarında koskoca bir ateş yaktı kendisi. Mahru'nun hikayeye dahil oluşu ise, Ateş'in olmaz dediğinin olduğu noktada başlıyor.
Bu deli fırtına erkeklerin ve masum kızların yollarının kesişmesi, Ateş ve Gözdeniz'in Türkiye'ye ihrac edilen ve edilecek olan tüm uyuşturucu maddelerin kökünü kurutmaya niyetli olması sayesinde oluyor. Ve birbirlerini sevmeye meyilli kalpler bir araya gelince, işin içine silahlar ve kötü adamlar girince, aradan aşk yeşerince ve deli dolu Karadeniz dalgaları kıyıları dövünce olaylar hararetli bir şekilde gelişmeye başlıyor.
Hiç spoi vermeden işin ilk kısmını atlattım. Koca bir 'Huh!..' geliyor burada :P


Kitabı bir başka açıdan inceleyelim şimdi. Daha önce Türk karakterlerin yeraltı dünyasına bir defa girdim. O kitabı okuma sebebim zannediyorum eğlenceli olacağının farkında olmamdı. Bu kitapta da yer yer gülüyorsunuz ama ağırlık işin başka kısımlarında. Kurguyla ilgili; daha önce Öykü Odabaş okuyup sevdiyseniz, bu tarz kurgular okuyup sevdiyseniz, bu kitabı da sevmeniz çok muhtemel. O açıdan gönül rahatlığıyla alabilirsiniz.
Benim gibi yazarın kalemiyle ilk defa tanışacaklar içinse; genel olarak okuduğunuz tarza yakın bir kitap değilse, bir tık sıkılacağınız bir okuma süreci gerçekleşebilir. En azından benim için öyleydi.
Bir de son olarak, güzel kapaklara dayanamıyorsanız, bu kapağı da es geçmeyeceksinizdir.

Şimdilik benden bu kadar, bir sonraki yorumda görüşmek üzere. ^_^

10 Ekim 2015 Cumartesi

Karanlık Serisi - 1, Tess'in Gözyaşları - Pepper Winters || Kitap Tanıtımı

  


Eser Adı : Tess'in Gözyaşları
Yazar : Pepper Winters
Özgün Adı : Tears of Tess
Yayınevi : Arkadya Bitter Yayınları
Çeviren : Arzu Sarı 
Sayfa Sayısı : 496


Muhteşem bir hayatım vardı! Aşıktım, mutluydum ve istediğim her şeye sahiptim. Sonra bir gün, her şey değişti. Bir adama satıldım!

Sevgilisi Brax Cliffingstone, yıldönümlerini kutlamak için Tess Snow'u Meksika'ya götürene kadar ikisinin de geleceğe dair umutları vardı. Altın rengi kumsalların, denizin ve güneşin tadını çıkaracak, birbirlerine yeniden aşık olacaklardı.
Ancak gördükleri güzel rüyanın kabusa dönmesi uzun sürmedi.

Dünyanın gölgelerinden habersiz Tess, kaçırılmış, hırpalanmış ve satılmıştı. Yeniden aydınlığa kavuşmanın bedeli ise Şeytan'la yapacağı anlaşmada, yalnızca bedenini değil ruhunu da ortaya koyması demekti. 

Zindanımın derinliklerinde yankılanan bir fısıltı, "Gözlerindeki karanlığı görüyorum," diyordu. "O karanlık beni besliyor, o karanlık beni çağırıyor."
Ve karanlığın tadı kanıma karıştı. Acı, artık kalbimin en tanıdık yolcusuydu. 




"Şimdiye kadar yaptğınız tün 'en iyi kitap' listelerini unutun ve bu kitabı en başa altın harflerle kazıyın. Yılın değil, yüzyılın en iyi kitabı."      
Lip Smackin Good books

2 Ekim 2015 Cuma

Kitap Yorumu || Her Gün - David Levithan


Kitabı bitireli sadece saniyeler oldu ama ben bu yorumu yazmak için sabırsızlandım. Bilgisayarın karşısına geçemediğim için de gmail taslaklarında yazıyorum yazıyı. Halim içler acısı gibi görünebilir ama yorum güzel olacak diye umuyorum. Okumaya devam edin. ;)
   
                                   

Eğer bunları hemen yazmazsam kafamın patlayacağını farkettim çünkü o NA-SIL BİR SON-DU ÖY-LE. Sonunda ağladım, ağlamamak elde değildi. Ama kitaba bayıldım. Kitaba cidden hayran kaldım. Öncelikle ince ince işlenmiş bir sürü detay vardı. Efendime söyleyeyim, mükemmel bir kurgu vardı, harika bir öykü vardı. A'mızın aşkı ve aşktan vazgeçişi de bence hepimize bir ders niteliğindeydi.

                                            

Kitabı bu kadar övdüysem, azıcık olay örgüsünden de bahsedeyim diye düşünüyorum.
Doğduğu andan itibaren beden beden gezen, neye benzediğini bilmediğimiz, aşık hali çok güzel olan A. Bu beden değişimlerinin ne zaman başladığını kendisi bilmiyor. Daha doğrusu hatırlamıyor. Küçükken her şey normal geliyor. Bakıma muhtaç bir bebekken mesela. Ama işler büyüdükçe karışıyor. Beden değişimleri ona büyük kayıplar ve acılar yaşatıyor. 8 yaşında bir çocuk için her gün farklı bedende uyanmak gerçekten acı verir.
Durun... Size Rhiannon'dan bahsetmek istiyorum. Bedenin pek de iyi davranmadiği sevgilisi.
5994.gün Justin adında 16 yaşında bir erkek bedeninde uyanıyor. Buraya kadar her şey normal görünüyor. Günlük şeyler hakkında bedenin hafızasına erişiyor. Sabah yapması gereken rutinleri gerçekleştiriyor. Okula geliyor ve O'nla karşılaşıyor. Rhiannon'la. Bedenin sevgilisi. A, ona görür görmez vuruluyor. Sonrasında yapmadığı şeyi yapıyor ve bedenin akışına karşı çıkıyor. Çünkü Justin, Rhiannon'a pek de iyi davranmıyor. Ama A, Rhiannon'a Justin'in bedenindeyken harika davranıyor. Onunla kalan dersleri kırıp okyanus kıyısına gidiyorlar ve harika  bir gün geçiriyorlar.


Devamı Kalemzen yazıyor...'da. ;) 
http://kalemzenyaziyor.blogspot.com.tr/